Muris Muvazaası (Mirastan Mal Kaçırma) Nedir?

Muris muvazaası, halk arasında “mirastan mal kaçırma” olarak bilinen ve miras hukukunda sıkça karşılaşılan hukuka aykırı bir işlemdir. Bu durum, miras bırakan kişinin, mirasçılarından bazılarını miras hakkından yoksun bırakmak amacıyla, taşınır veya taşınmaz mallarını diğer mirasçılara ya da üçüncü kişilere gerçekte bağışlamak istediği halde, bu işlemi resmi kayıtlarda satış ya da ölünceye kadar bakma sözleşmesi gibi göstermesiyle ortaya çıkar.

Burada temel amaç, özellikle saklı pay sahibi mirasçıların, miras paylarını talep edebilecekleri tenkis davası açmalarını engellemektir. Yani miras bırakan, mal varlığını bağışlar gibi devretmekte; ancak bu devirleri, hukuken bağış değil, satış veya bakım karşılığı devirmiş gibi göstererek, mirasçıların yasal haklarına ulaşmasını zorlaştırmaktadır.

Bu tür muvazaalı işlemler, gerçekte bağış niteliğinde olup, sadece görünüşte farklı sözleşmelermiş gibi düzenlenmiştir. Bu nedenle, miras hakkı ihlal edilen tüm mirasçılar, murisin bu muvazaalı tasarruflarının geçersizliğinin tespiti ve bu işlemlerin iptali için muris muvazaası davası açma hakkına sahiptir. Yargıtay içtihatlarına göre de, bu tür işlemlerin iptali mümkündür ve hak kayıplarının önüne geçilebilmektedir.
Sonuç olarak, muris muvazaası, görünüşte hukuka uygun gibi duran ancak gerçekte mirasçıların yasal haklarını ihlal eden bir hiledir. Mirasçılar, bu tür hileli işlemlere karşı yargı yoluna başvurarak miras haklarını koruma altına alabilirler.

1. Muris Muvazaası Nedir?

Muris muvazaası, miras bırakanın, yasal mirasçılarından bazılarını miras hakkından mahrum bırakmak amacıyla malvarlığını diğer bir mirasçıya veya üçüncü bir kişiye görünürdeki bir işlemle devretmesidir. Bu tür işlemlerde, bağışlama iradesi gerçekte mevcut olduğu hâlde, bu irade gizlenir ve işlem, satış sözleşmesi ya da ölünceye kadar bakma sözleşmesi gibi gösterilerek resmi şekil şartlarına uygun biçimde gerçekleştirilir. Asıl amaç, mirasçıların ileride mal varlığı üzerinde hak talep etmelerini önlemektir.

2. Muris Muvazaasının Unsurları ve Şartları

Muris muvazaası kavramı, 01.04.1974 tarihli ve 1/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ile Türk hukuk sistemine kazandırılmıştır. Bu içtihadî karar, muris muvazaasına dayalı davaların temelini oluşturur ve bu tür işlemlerin hangi şartlarda geçersiz sayılacağı açık şekilde ortaya konmuştur. Bir işlemin muris muvazaası olarak kabul edilebilmesi için belirli unsurların varlığı gereklidir.

2.1. Görünüşteki Sözleşme (Göstermelik İşlem)

Muris muvazaasında esas olan, görünürdeki işlemin gerçekte tarafların gerçek iradesini yansıtmamasıdır. Yani miras bırakan, taşınmazını bağışlamak istemekte; ancak bu bağışı satış ya da ölünceye kadar bakma sözleşmesi gibi göstermektedir. Bu tür sözleşmeler, muvazaalı ve hüküm doğurmayan işlemler olup, mirasçıların yasal miras haklarını dolanmak amacıyla yapılır. Bu konuya ilişkin Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 07.10.2021 tarihli, E. 2018/1-533, K. 2021/1189 sayılı kararında da açıkça belirtildiği üzere:

“…..1.4.1974 tarih ve 1/2 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında; “Bir kimsenin; mirasçısını miras hakkından yoksun etmek amacıyla, gerçekte bağışlamak istediği tapu sicilinde kayıtlı taşınmaz malı hakkında tapu sicil memuru önünde iradesini satış doğrultusunda açıklamış olduğunun gerçekleşmiş bulunması halinde, saklı pay sahibi olsun ya da olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçıların, görünürdeki satış sözleşmesinin Borçlar Kanunu’nun 18. maddesine dayanarak muvazaalı olduğunu ve gizli bağış sözleşmesinin de şekil koşulundan yoksun bulunduğunu ileri sürerek dava açabileceklerine ve bu dava hakkının geçerli sözleşmeler için söz konusu olan Medeni Kanunun 507 ve 603. maddelerinin sağladığı haklara etkili olmayacağına…..”

Resmî şekilde düzenlenen bu sözleşmelerde, karşı taraf çoğunlukla gerçek bir bedel ödemez ya da çok düşük bir bedel öder. Bu da işlemin gerçekte bir bağış olduğunu ortaya koyar. Ancak üçüncü kişilere karşı bu durum gizlenir; işlem sanki gerçek bir satışmış gibi tapuya tescil edilir. Böylece, miras hakkı zedelenen kişilerin tenkis davası gibi yasal yollara başvurmalarının önü kesilmek istenir.

2.2. Muvazaa Sözleşmesi Nedir?

Muvazaalı işlem, miras bırakan ile karşı taraf arasında yapılan ve gerçekte tarafların iradelerini yansıtmayan bir işlemdir. Bu tür durumlarda, görünürdeki işlemin arkasında taraflar arasında gizli bir muvazaa sözleşmesi de bulunmaktadır. Taraflar, görünüşte yapılan işlemin gerçek bir hukuki sonuç doğurmayacağı konusunda anlaşarak, diğer mirasçıları aldatmak amacıyla bir işlem tesis ederler. Gizli muvazaa sözleşmesinin yazılı olması zorunlu değildir; taraflar arasında sözlü şekilde de yapılabilir. Bu anlaşma, görünürdeki işlemin yapılmasından önce veya aynı zamanda kurulabilir. Miras bırakan bu sözleşmeyi bizzat yapabileceği gibi, bir temsilcisi aracılığıyla da gerçekleştirebilir. Burada önemli olan husus, işlem taraflarının ortak bir iradeyle görünüşteki sözleşmenin gerçeği yansıtmadığı konusunda mutabık olmalarıdır.

2.3. Muris Muvazaasında Mirasçıları Aldatma Amacı

Muris muvazaasından söz edilebilmesi için en temel şart, miras bırakanın mirasçılarından mal kaçırma amacı taşımasıdır. Miras bırakan, gerçek iradesiyle hareket ettiği halde, görünürde farklı bir beyanla işlem tesis ederek, mirasçıları yanıltmayı hedefler. Bu çerçevede, işlemde yer alan taraflar kendi iradeleri ile yaptıkları hukuki işlemin dış dünyaya yansıyan beyanı arasında kasıtlı bir uyumsuzluk yaratırlar. Amaç, üçüncü kişileri ve özellikle yasal mirasçıları aldatmaktır. Eğer bu aldatma ve mal kaçırma amacı mevcut değilse, muris muvazaasından da söz edilemez.

Ancak, yalnızca üçüncü kişileri yanıltmak amacıyla yapılan muvazaalı işlem de hukuka aykırı sayılmaz. Bu tür işlemler, geçersiz sayılmakla birlikte, kamu düzenine veya emredici hukuk kurallarına aykırılık teşkil etmez. Bu nedenle, muvazaanın ispatlanması durumunda, taraflar işlem sonucunda elde ettikleri menfaatleri sebepsiz zenginleşme hükümleri çerçevesinde iade etmekle yükümlü olurlar. Muris muvazaasına ilişkin bu ilkeler, Yargıtay içtihatlarında da istikrarlı şekilde vurgulanmaktadır.

Özellikle Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 30.09.2021 tarihli, E. 2017/1-2339, K. 2021/1138 sayılı kararında da bu hususlar açık bir şekilde ortaya konulmuştur. Kararda, miras bırakanın malvarlığına ilişkin yaptığı işlemlerin gerçek iradeyi yansıtmadığı ve mirasçıları aldatma amacı taşıdığı durumlarda muris muvazaasının varlığından söz edileceği ifade edilmiştir.

“Muris muvazaasını öteki nispi muvazaalardan ayıran unsur ise mirasçıları aldatmak amacıyla yapılmasıdır. Daha açık bir anlatımla, 1.4.1974 tarih ve 1/2 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında belirtildiği üzere bu muvazaa türünde miras bırakan, mirasçısını miros hakkından yoksun etmek amacıyla, gerçekte bağışlamak istediği tapudo kayıtlı taşınmaz malı hakkında tapu memuru önünde iradesini satış veya ölünceye kadar bakma akdi şeklinde açıklamaktadır. Bu nedenle, miros bırakanın muvozaalı işlemi yaparken gerçek irade ve amacı mirasçılarından mal kaçırmak olmalıdır. Murisin mirasçılarından mal kaçırma amacının bulunmaması hâlinde 1.4.1974 tarih ve 1/2 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararını uygulama olanağı bulunmamaktadır.”

3. Muris Muvazaasında Miras Bırakanın Gerçek İradesinin Tespiti

Muris muvazaası iddialarının hukuken geçerlilik kazanabilmesi için, öncelikle miras bırakanın asıl iradesinin belirlenmesi gerekir. Bu aşama, görünürdeki işlemin ardında yatan gerçek amacın ve niyetin ortaya konulmasını hedefler. Miras bırakanın gerçek iradesinin tespitine yönelik olarak mahkemeler aşağıdaki unsurları dikkate alır:

3.1. Yazılı ve Sözlü Anlaşmalar

Taraflar arasında yapılan yazılı veya sözlü anlaşmalar, mektuplar, noter belgeleri, hukuki yazışmalar ya da tanık huzurunda yapılan beyanlar, miras bırakanın görünürdeki işlem dışındaki gerçek niyetini anlamada önemli delil niteliği taşır. Bu tür belgeler, muris muvazaasının ispatı açısından doğrudan etkiye sahiptir.

3.2. Tarafların Fiili Davranışları

Tarafların davranış biçimleri, miras bırakanın bağış mı yaptığı yoksa malvarlığını devrediyormuş gibi mi gösterdiği konusunda aydınlatıcı olabilir. Örneğin; miras bırakanın satış işleminden sonra taşınmazı kullanmaya devam etmesi, kira geliri elde etmesi ya da üzerinde tasarruf yetkisini sürdürmesi, gerçekte bağış niyeti taşıdığına ve işlemin muvazaalı olduğuna işaret edebilir.

3.3. Dolaylı Deliller ve Tanık Beyanları

Miras bırakanın banka hareketleri, mali tabloları, tanık anlatımları, telefon kayıtları ve benzeri ikincil kanıtlar, murisin asıl iradesini ortaya çıkarmada tamamlayıcı rol oynar. Mahkemeler, bu unsurları birlikte değerlendirerek işlemin ardındaki irade uyuşmazlığını ve muris muvazaası iddiasının haklılığını araştırır. Bu süreç karmaşık olabilir ve her somut olay özelinde ayrı değerlendirme gerektirir.

4. Muris Muvazaasının Uygulamadaki Görünümleri

Muris muvazaası genellikle tapulu taşınmaz devirleri sırasında görünürde farklı hukuki işlemlere dayanılarak gerçekleştirilir. Bu kısımda, muris muvazaasının uygulamada en sık karşılaşılan şekillerine yer verilmiştir:

4.1. Taşınmazın Satış Gibi Gösterilmesi

Miras bırakan, bir taşınmazı aslında bağışlama niyetiyle devrettiği hâlde, tapuda bu işlemi satış sözleşmesi olarak gösterir. Bu durumda, görünürdeki satış işlemi tarafların gerçek iradesine uymadığı için muvazaa nedeniyle geçersizdir. Öte yandan, gerçekte var olan bağışlama sözleşmesi ise Türk Medeni Kanunu uyarınca öngörülen resmi şekil şartlarını taşımadığından, o da geçersizdir.

4.2. Ara Malik Kullanılarak Yapılan Satış

Burada, miras bırakan önce taşınmazı bir ara malike, yani aracı olarak kullanılan bir üçüncü kişiye devreder. Ara malik kısa bir süre taşınmazın sahibi olarak görünür; ancak bu kişi gerçekte miras bırakanın kontrolündedir. Daha sonra taşınmaz, düşük bedelli bir satış işlemi ile esas alıcıya, genellikle bir mirasçıya aktarılır. Bu tür işlemlerde görünürde mal kaçırma izlenimi ortadan kaldırılmaya çalışılır; fakat işlem muris muvazaasına konu teşkil etmeye devam eder.

4.3. Ölünceye Kadar Bakım Sözleşmesi Görünümü Verilmesi

Miras bırakan, taşınmazını bir mirasçısına devretmek için görünürde ölünceye kadar bakım sözleşmesi düzenler. Ancak gerçekte bakım hizmeti sunulması niyeti bulunmadığı hâlde, yalnızca bağış niteliğindeki işlemi gizlemek amacıyla bu sözleşme yapılır. Hem bu sözleşme muvazaa nedeniyle geçersizdir, hem de aslında gizlenmek istenen bağış sözleşmesi şekil eksikliğinden ötürü geçersiz olur.

4.4. Görünürde Yapılan Bağışlama

Bazı durumlarda miras bırakan, taşınmaz devrini bağışlama olarak göstermektedir. Ancak işlem, görünürde bağış niteliği taşısa da asıl amaç yine diğer mirasçıları mirastan mahrum bırakmaktır. Bu durumda da bağış işlemi muvazaa nedeniyle geçersiz hale gelir, zira gerçek irade ile işlem beyanı arasında uyumsuzluk vardır.

5. Muris Muvazaası Kapsamına Girmeyen İşlemler

Her hukuki işlem, muris muvazaası kapsamında değerlendirilemez. Özellikle mirasçıları aldatma veya mal kaçırma amacı taşımayan ve tarafların gerçek iradelerine uygun olarak gerçekleştirilmiş işlemler muris muvazaası sayılmaz. Bu tür işlemler, açık, şeffaf ve hukuka uygun biçimde yapılmış olup, görünürdeki işlem ile tarafların gerçek iradesi arasında bir çelişki bulunmamaktadır.

Miras bırakan, malvarlığını dilediği şekilde tasarruf edebilir. Ancak bu tasarruf, sırf bir veya birkaç mirasçıyı dışlama amacı taşıyorsa ve bu amaçla farklı bir işlem görüntüsü altında gizli bir bağış yapılıyorsa, muris muvazaası gündeme gelir. Aksi takdirde, aşağıda belirtilen işlemler muris muvazaası kapsamında değerlendirilmez:

  • Tapulu taşınmazların ivaz (bedel) karşılığı devri
  • Paylaştırma iradesiyle yapılan malvarlığı tasarrufları
  • Tapusuz taşınmazların devri işlemleri
  • Taşınır malların mülkiyet devri
  • Vasiyetnameyle yapılan kazandırmalar
  • Açık iradeyle yapılan bağışlama işlemleri
  • Kooperatif veya şirket ortaklık payının devri
  • Kadastro Kanunu’nda öngörülen devir işlemleri
  • Muris tarafından düzenlenen muvazaalı borç senetleri (belirli şartlarda)
  • Haricen satılan taşınmazların tapuya tescili
  • İntifa hakkı kurulması
  • Uzun süreli kira sözleşmeleri

Bu işlemlerde asıl belirleyici olan unsur, miras bırakanın mal kaçırma niyeti taşımaması ve işlemin, tarafların gerçek iradelerine uygun olarak gerçekleştirilmiş olmasıdır.

6. Muris Muvazaası Nedeniyle Tapu İptali ve Tescil Davası

Muris muvazaası, miras bırakanın, mirasçılarını aldatma ve mirastan mal kaçırma amacı ile yaptığı işlemlerle ilgilidir. Genellikle bağışlamak istediği bir taşınmazı, satış ya da ölünceye kadar bakma sözleşmesi gibi görünürde başka bir işlemle devreden miras bırakan, böylece belirli mirasçıların miras hakkını ihlal etmektedir.

Bu gibi hallerde, muvazaalı işlem nedeniyle miras hakkı zedelenen mirasçılar, söz konusu işlemin muvazaa sebebiyle geçersizliğinin tespiti ve tapu kaydının iptali ile miras payı oranında kendi adlarına tescil talebiyle dava açabilirler.

6.1. Mirastan Mal Kaçırma Davasını Kimler Açabilir?

1974 tarihli ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı, muris muvazaasına dayalı davalarda dava ehliyeti bakımından belirleyici niteliktedir. Bu karara göre:Saklı pay sahibi olsun ya da olmasın tüm yasal mirasçılar, muris muvazaasına dayalı tapu iptali ve tescil davası açabilir.Ancak; mirası reddeden, miras hakkından feragat eden veya mirasçılıktan çıkarılan kişiler bu davayı açma hakkına sahip değildir. Dolayısıyla, miras bırakanın ölümünden sonra mirasçı sıfatını kazanan her kişi, mirastan mal kaçırma amacı taşıyan işlemlere karşı hukuki yollara başvurabilir.

6.2. Muris Muvazaasında İspat Yükü

Muris muvazaasına dayalı tapu iptal ve tescil davalarında, ispat yükü davacı taraftadır. Yani, iddiada bulunan mirasçının; miras bırakanın görünürdeki işlemi aslında bir bağışlama işlemi gibi gerçekleştirdiğini, ancak bunu farklı bir hukuki işlem olarak sunduğunu somut delillerle ortaya koyması gerekir. Bu noktada önemli bir zorluk söz konusudur: Davacı mirasçılar, çoğu zaman işlemin ayrıntılarına doğrudan tanık olamazlar. Bu nedenle, yerleşik Yargıtay içtihatlarına göre, muris muvazaasının varlığı, tanık beyanları da dâhil olmak üzere her türlü delille ispat edilebilir.

Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 18.02.2021 tarihli, E. 2018/19-1013, K. 2021/105 sayılı kararı bu konuda önemlidir. Kararda, mirasçıların murisin işlemlerine halef sıfatıyla taraf oldukları, ancak muvazaalı borç senedi gibi işlemlerde menfaat çatışması bulunduğu için mirasçıların üçüncü kişi sıfatıyla her türlü delille ispat yapabilecekleri vurgulanmıştır. Bu yaklaşım daha önceki Yargıtay kararlarında da yer almış ve içtihat haline gelmiştir (örn. YHGK 21.04.1978 tarihli ve 1976/13-3608 E., 1978/338 K.; 12.04.1985 tarihli ve 1983/4-558 E., 1985/317 K.).

6.3. Muris Muvazaasında Zamanaşımı ve Hak Düşürücü Süre Var mı?

Muris muvazaasına dayalı tapu iptali ve tescil davaları, taşınmaz mülkiyeti gibi ayni hakka ilişkin olduğundan, bu davalar için herhangi bir zamanaşımı veya hak düşürücü süre uygulanmaz. Dolayısıyla, miras bırakanın ölümünden sonra, muvazaalı işlem ne zaman öğrenilirse öğrenilsin, dava açma hakkı vardır.Ancak dikkat edilmesi gereken önemli bir husus vardır: Muris muvazaasına dayalı dava, miras bırakan hayattayken açılamaz. Mirasçıların dava açma hakkı, ancak miras bırakanın ölümü ile doğar.

6.4. Tapu İptali ve Tescil Davasında Harçlar

Muris muvazaası nedeniyle açılan tapu iptali ve tescil davaları, nispi harca tabidir. Dava açılırken taşınmazın değeri kesin olarak bilinmiyorsa, geçici bir değer üzerinden harç ödenir. Daha sonra, bilirkişi raporuyla belirlenecek taşınmaz değerine göre eksik harç tamamlanır.Ayrıca uygulamada, muris muvazaası davası, ihtimale binaen tenkis davasıyla birlikte, terditli olarak da açılabilmektedir. Böylece, muvazaa iddiası kabul edilmezse, kazandırmanın saklı payı aşan kısmı yönünden tenkis talep edilebilir.

7. Mirastan Mal Kaçırma (Muris Muvazaası) Davasında Yetkili ve Görevli Mahkeme

Muris muvazaasına dayalı tapu iptal ve tescil davalarında, görevli ve yetkili mahkeme 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu hükümleri çerçevesinde belirlenir:

  • Görevli Mahkeme: Mirastan mal kaçırma davası, taşınmazın aynına (mülkiyet hakkına) ilişkin olduğu için, görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesi’dir.
  • Yetkili Mahkeme: Taşınmazın bulunduğu yer mahkemesi, yetkili mahkeme olarak kabul edilir. Yani, dava konusu tapulu taşınmaz hangi il veya ilçedeyse, o yer Asliye Hukuk Mahkemesi’nde dava açılması gerekir.

Bu nedenle, muris muvazaasına dayalı tapu iptali ve tescil davaları Asliye Hukuk Mahkemelerinde ve taşınmazın bulunduğu yer mahkemesinde görülebilir.

8. Muris Muvazaası ile Tenkis Davası Arasındaki Farklar

Muris muvazaası ve tenkis davası, miras hukuku bağlamında benzer sonuçlara yol açabilecek iki farklı dava türüdür; ancak konu, taraflar, dava süresi ve sonuç bakımından önemli farklılıklar gösterir:

8.1. Konu ve Amaç

  • Muris Muvazaası Davası: Miras bırakanın, malvarlığını bir veya birkaç mirasçıyı dışlayarak, görünürde farklı bir işlemle (örneğin satış gibi) devretmesi durumunda, işlemin iptali talep edilir. Davacılar, gerçek iradenin bağışlama olduğunu ve bu işlemin mirasçıları aldatmak amacıyla yapıldığını öne sürer.
  • Tenkis Davası: Saklı pay sahibi mirasçılar, miras bırakanın vefatından önce yaptığı kazandırmaların kendi saklı paylarını ihlal ettiğini ileri sürerek, bağışlamaların saklı pay oranında azaltılmasını talep eder.

8.2. Zamanaşımı ve Süreler

  • Muris Muvazaası Davası: Taşınmaz mülkiyetine ilişkin olduğu için, zamanaşımı ve hak düşürücü süreye tabi değildir. Miras bırakanın ölümünden sonra, herhangi bir zaman diliminde dava açılabilir.
  • Tenkis Davası: Saklı pay sahibi mirasçılar, miras bırakanın ölümünü ve haklarının zedelendiğini öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl, her hâlükârda ölüm tarihinden itibaren on yıl içinde dava açmalıdır. Aksi takdirde hak düşer.

8.3. Davacı Taraflar

  • Muris Muvazaası Davası: Saklı payı olsun ya da olmasın, tüm yasal mirasçılar ve tereke temsilcisi bu davayı açabilir.
  • Tenkis Davası: Yalnızca saklı pay sahibi olan mirasçılar (örneğin altsoy, ana-baba, eş) tenkis davası açma hakkına sahiptir.

8.4. Dava Sonuçları

  • Muris Muvazaası Davası: Muvazaa ispatlandığında, tapu devrinin tamamen geçersiz olduğu kabul edilir ve tapu iptali ile mirasçı adına tescile karar verilir.
  • Tenkis Davası: Saklı payı aşan kısmın tenkisine karar verilir. Yani dava, malın tamamı değil sadece saklı pay oranı yönünden sonuç doğurur.

9. Muris Muvazaası ve Tenkis Davası Birlikte Açılabilir mi?

Uygulamada, muris muvazaası ve tenkis davası, tek başına ya da birlikte açılabilir. Terditli (kademeli) dava yöntemi ile önce muris muvazaası iddiasına dayanılarak tapu iptali ve tescil talep edilir; bu talebin reddedilmesi halinde, ikinci kademede tenkis talebi değerlendirilir.

Bu yöntem, usul ekonomisi açısından oldukça faydalıdır. Zira aynı davada tüm iddialar ve savunmalar birlikte incelenir, deliller bütünlük içinde değerlendirilir ve çelişkili kararların önüne geçilmiş olur. Yargılamanın bölünmesi, gereksiz zaman ve kaynak israfına yol açabileceğinden terditli dava açılması doktrinde ve Yargıtay kararlarında uygun görülmektedir.

Her iki dava birlikte açıldığında da görevli ve yetkili mahkeme değişmez: Taşınmazın bulunduğu yer Asliye Hukuk Mahkemesi, hem muris muvazaası davası hem de tenkis davası için tek görevli ve yetkili mahkeme olmaya devam eder.

Muris muvazaasına dayalı tapu iptal ve tescil davaları, hem hukuki hem de duygusal yönü ağır, teknik bilgi gerektiren uyuşmazlıklardır. Bu tür davalarda miras hakkınızın korunması, taşınmazın gerçek maliki olduğunuzun mahkemece kabul edilmesi ve hakkaniyetin sağlanabilmesi için deneyimli bir avukatla ilerlemek son derece önemlidir.

Avukat Sema Tamus Aktaş

Tamus Aktaş Hukuk Bürosu, Mersin Avukat ve Hukuki Danışmanlık

Diğer makalelerimize de göz gezdirebilirsiniz.