Ortaklığın giderilmesi davası nedir?
Ortaklığın giderilmesi davası nedir? Bu soruya cevaplamadan önce elbirliği ve paylı mülkiyet kavramları hakkında bilgi vermek gereklidir. Türkiye’de miras kalması ya da icra yoluyla satış gibi nedenlerle birçok taşınır veya taşınmaz mal, birden fazla kişi arasında paylı mülkiyet (müşterek mülkiyet) ya da elbirliğiyle mülkiyet (iştirak halinde mülkiyet) şeklinde ortak sahiplik konusu olabilmektedir. Bu tip ortak mülkiyetlerde, taşınmazın kullanımı, ondan faydalanılması veya tasarrufu farklı hukuki düzenlemelere tabidir. Bu nedenle, mülkiyet ortaklarının taşınmazla ilgili kararları birlikte alması, yani uzlaşması genellikle zorunlu hale gelmektedir. Ancak taraflar arasında görüş birliği her zaman sağlanamayabilir.
Bu gibi durumlarda, ortaklığın sona erdirilmesi için “ortaklığın giderilmesi davası” ya da bilinen eski adıyla “izale-i şüyu davası” devreye girmektedir. Ortaklığın giderilmesi davası; paylı veya elbirliği mülkiyeti altındaki taşınmaz ya da taşınır malların ortaklar arasında bireysel mülkiyete geçirilmesini amaçlayan bir hukuki yoldur. Şayet aynen paylaşım mümkün olmazsa, mahkeme kararıyla satış yapılmakta ve satıştan elde edilen gelir, mal üzerindeki hisselere göre ortaklar arasında bölüştürülmektedir.
Bu dava türü, taşınmaz mal paylaşımında yaşanan anlaşmazlıkların çözümü için en sık başvurulan hukuki yollardan biridir ve ortak mülkiyete son verilerek malın bireysel olarak değerlendirilmesine olanak tanır.
Ortaklığın giderilmesi davasının hukuki dayanağı
Her ne kadar ortaklığın giderilmesi davası kanunlarda bu isimle açıkça tanımlanmış bir dava türü olmasa da, hukuki dayanağını mevcut mevzuat ve yargı uygulamalarından almaktadır. Türk Medeni Kanunu’nun “Paylı Mülkiyetin Sona Ermesi” başlığı altında yer alan 698. madde “Paylaşma Talebi”, 699. madde ise “Paylaşım Şekli”ni düzenlemekte olup, bu hükümler ortaklığın sona erdirilmesi davası için yasal temel oluşturmaktadır.
Miras ortaklığı açısından ise, yine Türk Medeni Kanunu’nun 642. maddesi özel bir düzenleme içermektedir. Aslında bu dava türü, özünde bir miras paylaşımı davası ya da diğer adıyla miras taksim davası niteliğindedir. Ancak uygulamada mirasçılar tarafından da sıklıkla “ortaklığın giderilmesi davası” ismiyle açıldığı görülmektedir. Hukuki nitelendirme yargıcın takdirinde olduğundan, bu tür davalarda ismin yanlış yazılması veya hukuken eksik ifade edilmesi, davanın doğrudan reddine yol açmamaktadır. Nitekim Yargıtay içtihatlarında da görüldüğü üzere, hakim, davayı 642. madde kapsamında değerlendirerek esas üzerinden karar vermektedir.
Bu yaklaşım, usul ekonomisi ilkesi gereği, hem tarafların zaman kaybını önlemekte hem de yargı sisteminin etkinliğini artırmaktadır. Yazımızın devamında, bahsi geçen bu maddelerin detaylarını ve ortaklığın giderilmesine ilişkin yasal süreçleri örnek yargı kararları ve uygulamadaki temel esaslarla birlikte ayrıntılı şekilde ele alacağız.
Ortaklığın giderilmesi davası neden açılır?
Ortaklığın giderilmesi davası, isminden de anlaşılacağı üzere, birden fazla kişinin birlikte sahip olduğu taşınır veya taşınmaz mal üzerindeki ortak mülkiyet ilişkisinin sona erdirilmesini sağlamak amacıyla açılan bir dava türüdür. Buradaki “ortaklık” kavramı, hukuki anlamda birlikte mülkiyet durumlarını ifade eder.
Bir taşınmaz ya da taşınır mal, farklı sebeplerle birden çok kişi adına kayıtlı olabilir. Örneğin, bir gayrimenkulün birden fazla mirasçıya kalması ya da cebri icra yoluyla yapılan satışta bir kişinin taşınmazın belli bir hissesini satın alması durumunda, paylı mülkiyet veya elbirliği mülkiyeti adı verilen ortaklık türleri ortaya çıkar.
Bu tür birlikte mülkiyet ilişkilerinde, malın nasıl kullanılacağına ya da hangi şartlarda tasarruf edileceğine dair paydaşlar arasında zaman zaman fikir ayrılıkları yaşanabilir. Tarafların kendi aralarında anlaşarak ortaklığı sona erdirmesi her zaman mümkün olmayabilir. Bu tür anlaşmazlık durumlarında, ortaklığın dava yoluyla sona erdirilmesi, yani ortaklığın giderilmesi davası açılması hukuki bir zorunluluk haline gelebilir.
Elbirliği mülkiyeti
Elbirliği mülkiyeti, yasal düzenlemeler veya kanunda belirtilen sözleşmeler doğrultusunda oluşan bir topluluk nedeniyle bir mal üzerinde birden fazla kişinin birlikte malik olması durumudur. Bu mülkiyet türünde, bireylerin belirlenmiş hisseleri bulunmaz; her bir ortak, malın tamamı üzerinde hak sahibidir. Elbirliği mülkiyeti, herhangi bir tüzel kişiliğe sahip olmayan bir ortaklık yapısıdır.
Bu mülkiyet biçimi, yalnızca yasaların tanıdığı durumlarda ortaya çıkar. Başka bir ifadeyle, elbirliği ile mülkiyet, Türk Medeni Kanunu’nun öngördüğü bir hukuki durum (örneğin ölüm sonrası mirasçılar arasında oluşan miras ortaklığı) ya da yine yasada tanımlanmış sözleşmeler (örneğin adi ortaklık sözleşmesi) sonucunda meydana gelir. Kanunda açıkça düzenlenmeyen hiçbir durumda elbirliği mülkiyeti oluşmaz.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 701. maddesi ve devamında, elbirliği ile mülkiyete ilişkin temel esaslara yer verilmiştir. Bu kapsamda en yaygın örnek, bir kişinin vefatı sonrası mirasçıları arasında oluşan miras ortaklığıdır. Türk Medeni Kanunu’nun 640. maddesi, mirasçılar arasında elbirliği mülkiyetinin doğduğunu açıkça düzenlemektedir.
TMK 640. maddeye göre:
“Birden fazla mirasçının bulunması hâlinde, mirasın geçmesiyle birlikte paylaşım yapılıncaya kadar, terekeye ilişkin tüm hak ve borçları kapsayan bir ortaklık meydana gelir. Mirasçılar terekeye birlikte malik olurlar ve sözleşme ya da kanuni yetkilendirme olmadıkça, tüm işlemleri birlikte yürütmek zorundadırlar.”
Elbirliği mülkiyetinin oluştuğu diğer hukuki durumlar şunlardır:
- Evlilik birliğinde edinilmiş mallar ve genel mal rejimi kapsamında oluşan mülkiyet
- Aile mallarına ilişkin ortaklık yapıları
- Adi ortaklıklar (basit ortaklık ilişkileri)
Elbirliği mülkiyeti şu durumlarda sona erer:
- Malın devri
- Ortaklığın dağılması
- Paylı mülkiyet yapısına geçilmesi
Paylı Mülkiyet
Paylı mülkiyet, fiziksel olarak bölünmemiş bir mal üzerinde birden çok kişinin belirli hisselere sahip olduğu mülkiyet biçimidir. Bu tür mülkiyet ilişkisinde, taşınmaz ya da taşınır mal bütünlük arz ederken, her ortak sahip olduğu hisse oranında mülkiyet hakkını kullanır. Paydaşların hakları bağımsızdır ve soyut paylar üzerinde tek başlarına tasarruf yetkileri vardır.
Türk Medeni Kanunu’nun 688. maddesi, paylı mülkiyeti şu şekilde tanımlar:
“Paylı mülkiyette birden fazla kişi, maddi olarak bölünmemiş bir malın tamamına belirli oranlarda maliktir. Başkaca bir düzenleme yoksa, payların eşit olduğu kabul edilir. Her paydaş, kendi payı oranında malikin hak ve yükümlülüklerine sahiptir. Pay devredilebilir, rehin edilebilir ve alacaklılar tarafından haczedilebilir.”
Miras paylaşımı sürecinde, örneğin bir taşınmazın mirasçılara intikalinde, tüm mirasçıların veya vekillerinin onayı alınarak tapu kaydının paylı mülkiyet esasına göre oluşturulması mümkündür. Hatta bazı durumlarda, mirasçılardan yalnızca biri mahkeme kararı alarak elbirliği mülkiyetinin paylı mülkiyete çevrilmesini talep edebilir. Aynı şekilde, mevcut bir elbirliği mülkiyetinin sonlandırılması ve hisseli mülkiyet yapısına dönüştürülmesi de dava yoluyla talep edilebilmektedir.
Ortaklığın giderilmesi davası açıldığında ne olur?
Taraflar arasında uzlaşmanın sağlanamaması durumunda, ortaklığın giderilmesi davası sonucunda mahkeme tarafından ya aynen taksim ya da satış yoluyla taksim yöntemlerinden biri uygulanarak ortaklık sona erdirilir. Bu bölümde, her iki yöntemin ne anlama geldiğini, hangi koşullarda tercih edildiğini ve uygulama detaylarını ele alacağız.
Aynen Taksim Yoluyla Ortaklığın Giderilmesi
Aynen taksim; taşınmaz veya taşınır malın fiziksel olarak bölünerek her paydaşa eşit ya da denge gözetilerek pay verilmesini ifade eder. Bu paylaşım biçimi, malın bölünebilir nitelikte olması durumunda uygulanabilir. Örneğin, para veya büyük bir tarla bu şekilde kolayca paylaşılabilir. Ancak daire, bina gibi bölünmesi mümkün olmayan ya da bölünmesi halinde değer kaybına uğrayacak mallarda bu yöntem tercih edilmez.
Türk Medeni Kanunu’nun ilgili maddelerine göre, mahkeme öncelikle aynen taksimin mümkün olup olmadığını değerlendirir. Bölünebilirlik söz konusuysa, mal denk parçalar hâlinde ayrılır ve arada oluşabilecek değer farkı varsa, bu farkın ödenmesi yoluyla denge sağlanır.
Yine de uygulamada, özellikle miras paylaşımı veya arazi bölünmesi gibi durumlarda aynen taksim çok sık tercih edilmemektedir. Bunun başlıca nedenleri:
- Ortaklar arasında geçit hakkı gibi yeni ihtilafların ortaya çıkma riski
- Tarım arazilerinde 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu çerçevesinde getirilen kısıtlamalar
- Tapu, parsel ve imar düzenlemelerinden doğan teknik engeller
Tüm bu nedenlerle, yargılama sırasında çoğunlukla aynen taksimin mümkün olmadığı ileri sürülmekte ve mahkemeler de bu yönde karar vermektedir.
Satış Yoluyla Ortaklığın Giderilmesi
Aynen paylaşımın mümkün olmadığı hallerde başvurulan yöntem satış yoluyla paylaşımdır. Bu yöntemde taşınır ya da taşınmaz mal, genellikle açık artırma yoluyla satılır ve satıştan elde edilen bedel, her paydaşın hissesi oranında dağıtılır.
Eğer tüm paydaşlar aralarında anlaşarak malın sadece kendi aralarında satılmasını isterlerse, bu yönde bir mutabakat sağlanması gerekir. Böyle bir uzlaşı varsa, mahkeme satışın ortaklar arasında yapılmasına karar verebilir.
Ancak tek bir paydaş bile bu yönteme rıza göstermiyorsa, satış halka açık bir açık artırmayla veya pazarlık usulüyle gerçekleştirilir. Uygulamada genellikle icra dairesi aracılığıyla açık artırma yöntemi tercih edilmektedir. Mahkeme, satış kararı verdiğinde bu süreci yürütmek üzere bir satış memuru görevlendirir. Ayrıca, satış sonrası elde edilecek gelirin hangi oranlarla paylaştırılacağı, mahkeme kararıyla açıkça belirlenir.
Davanın tarafları
Ortaklığın giderilmesi davası, taşınır veya taşınmaz mal üzerinde paylı mülkiyet veya iştirak şeklinde ortaklık ilişkisi kuran tüm paydaşlar tarafından açılabilir. Ortaklardan veya paydaşlardan birinin vefat etmesi durumunda, ölen kişinin mirasçıları, ölen paydaşın payına sahip olduklarından, mirasçılar da bu davayı açma hakkına sahiptir.
Ortaklığın Giderilmesi Davası Hangi Durumlarda Açılır?
Ortaklığın giderilmesi davası, taşınmaz veya taşınır malda, elbirliğiyle ya da paylı mülkiyet şeklinde malik olan tüm paydaşlara karşı açılabilir. Eğer paydaşlar, anlaşarak ortaklığı sona erdirmek konusunda bir uzlaşmaya varamazlarsa, her bir paydaş, diğerlerinin rızasına gerek kalmadan ortaklığın sona erdirilmesini talep edebilir.
Tüm Paydaşların Davaya Katılması Zorunludur
Ortaklığın giderilmesi davasında, tüm paydaşların davaya dahil edilmesi gereklidir. Paydaşlardan birinin vefat etmesi durumunda, ölen kişinin mirasçılarının davaya katılabilmesi için mirasçılık belgesi alması gerekmektedir. Mahkeme, mirasçılara dava sürecine katılma yetkisi tanımalı ve ölen paydaşın mirasçılarının tamamının davaya dahil edilmesini sağlamalıdır. Tüm paydaşlar davaya dahil edilmeden, ortaklığın giderilmesi davasının sonuçlandırılması mümkün değildir.
Ortaklığın Giderilmesi Davasında Karşılaşılan Zorluklar
Ortaklıkların giderilmesi davasında en sık karşılaşılan sorunlardan biri, çok sayıda paydaşın bulunması durumunda tebligatların doğru ve usulüne uygun olarak yapılmasıdır. Bu durum, dava sürecinin uzamasına ve yargılamanın yavaş işlemesine neden olabilir. Bu nedenle, tüm paydaşların davaya dahil edilmesi, davanın hızlı bir şekilde sonuçlanmasını engelleyebilir.
Yetkili ve görevli mahkeme
Görevli Mahkeme
Ortaklığın giderilmesi davasının hangi mahkemede açılacağı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu‘nun 4. maddesinin b bendine dayanarak belirlenir. Bu maddeye göre, taşınır ve taşınmaz malların paylaşılması ve ortaklığın giderilmesiyle ilgili davalar Sulh Hukuk Mahkemesi‘nde açılmalıdır. Dolayısıyla, ortaklığın giderilmesi davalarında görevli mahkeme Sulh Hukuk Mahkemesi olarak belirlenmiştir.
Yetkili Mahkeme
Ortaklığın giderilmesi davasının yetkili mahkemesi, dava konusu taşınmazın bulunduğu yer mahkemesidir. Yani, eğer dava konusu taşınmaz bir taşınmaz mal ise, bu taşınmazın bulunduğu yerin Sulh Hukuk Mahkemesi yetkili olacaktır.
Birden fazla taşınmazın ortaklık konusu edilmesi durumunda ise, bu taşınmazlardan herhangi birinin bulunduğu yer Sulh Hukuk Mahkemesi’nde dava açılabilir.
Örnek Durumlar:
- Mersin’de bulunan bir taşınmaz için ortaklığın giderilmesi davası açılacaksa, bu dava Mersin Sulh Hukuk Mahkemesi‘nde açılacaktır. Tarsus veya Çamlıyayla’da bulunan bir taşınmaz için ortaklığın giderilmesi davası açılacaksa bu dava Tarsus Sulh Hukuk Mahkemesi’nde açılacaktır.
- Mersin, Adana ve İstanbul’da bulunan birden fazla taşınmazla ilgili olarak ortaklığın giderilmesi davası açılacaksa, dava bu illerin herhangi birinde bulunan taşınmazlardan birinin bulunduğu yer Sulh Hukuk Mahkemesi’nde açılabilir.
Ortaklığın giderilmesi davasında zorunlu arabuluculuk
01 Eylül 2023 (1 Eylül 2023) tarihine kadar, arabuluculuk müessesesi ortaklığın giderilmesi davalarında zorunlu değildi. Ancak, 5 Nisan 2023 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 7445 sayılı Kanunun 37. maddesi ile 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu‘nda yapılan düzenleme ile arabuluculuk, artık dava şartı haline getirilmiştir.
Bu değişiklikle birlikte, 1 Eylül 2023 tarihi itibariyle açılacak tüm ortaklığın giderilmesi davalarında, dava açılmadan önce mutlaka arabulucuya başvurulması gerekmektedir. Arabuluculuk süreci, dava açılmadan önce tamamlanmalı ve taraflar arasında anlaşmazlık çözülmeye çalışılmalıdır. Eğer arabuluculuk süreci başlatılmadan ortaklığın giderilmesi davası açılırsa, dava şartı yokluğu nedeniyle dava reddedilecektir.
Satış bedeli nasıl tespit edilir?
Ortaklığın giderilmesi davalarında, çoğunlukla hem dava aşamasında hem de satış memurluğu aşamasında iki ayrı bilirkişi raporu düzenlendiği görülmektedir. Dava sırasında düzenlenen bilirkişi raporunun maksadı; ortaklığın aynen taksim suretiyle giderilip giderilemeyeceğini tespit etmek, ortaklık aynen taksim suretiyle giderilecekse ödenecek harç matrahını belirlemektir. Dava sırasında düzenlenen bilirkişi raporunun, malın satış bedeli veya muhammen bedel olarak düşünmek hatalıdır.
Malvarlığının satış bedeli, ortaklığın giderilmesi davasının kesinleşmesi sonrasında, ortaklardan birinin “satış talebi dilekçesi” göndermesi sonrasında açılacak satış memurluğu aşamasında yaptırılacak kıymet takdir raporu ile tespit edilecektir. Diğer bir ifade ile ortaklığın giderilmesi davası sonunda, taşınmazın açık artırma usulüyle satılması kararı alınır ve bu karar kesinleşirse, satış talebi ile dosya satış memurluğuna gönderilir. Satış memurluğu, taşınmazın satışına yönelik gerekli işlemleri başlatmadan önce yeniden kıymet takdir raporu düzenletir.
Ortaklığın giderilmesi davasında kıymet takdirine itiraz
Ortaklığın giderilmesi davasında, satış memurluğunda düzenlenen kıymet takdiri raporuna itiraz süresi, raporun taraflara tebliğinden itibaren 7 gündür. İtiraz, ortaklığın giderilmesi kararını veren Sulh Hukuk Mahkemesinde dava açmak suretiyle ileri sürülür. Eğer itiraz üzerine yeniden bir bilirkişi raporu alınacaksa, itiraz eden taraf, gerekli keşif ve bilirkişi ücretlerini de ödemekle yükümlüdür. Kıymet takdirine itiraz etmeyen taraflar, ileride taşınmazın ihalenin feshi açtıklarında, kıymet takdiri üzerine itirazlarını ileri süremezler.
Ortaklığın giderilmesi davasında avukatlık ücreti ve yargılama giderleri
Ortaklığın giderilmesi davasında avukatlık ücreti, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nde belirlenen asgari ücretlerin altında olamaz. Ancak ücret, dava konusu malvarlığının değerine, taraf sayısına, dtaşınmaz paylı mülkiyet hükümlerine tabi ise, satış bedeli ve harç, paydaşların tapudaki payları oranında dağıtılır. Ancak taşınmaz elbirliği mülkiyetine tabi ise, satış bedeli ve harç, paydaşların mirasçılık belgesindeki payları oranında belirlenir. Hem paylı mülkiyet hem de elbirliği mülkiyeti, aynı taşınmazda bir arada bulunuyorsa, hem tapu hem de mirasçılık belgesindeki paylar göz önünde bulundurularak dağıtım yapılır.
Bir diğer önemli husus, ortaklığın giderilmesi davasına konu olan malın paydaş sayısının fazla olması durumunda, tebligat giderlerinin artacağıdır. Özellikle yurtdışında yaşayan ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığını kaybetmiş olan paydaşlar için tebligat işlemleri daha zorlu ve maliyetli olabilir. Türk vatandaşı olmayan kişilere yapılacak tebligatlar, o kişilerin vatandaşı oldukları ülkenin diline, bilirkişi aracılığıyla çevrilerek yapılır. Bu süreç, tebligatın zamanında yapılmaması ya da yanlış yapılması risklerini de beraberinde getirebilir. Yabancı ülkelerdeki davalılara yapılan tebligatlar, her davada olduğu gibi, ortaklığın giderilmesi davasında da sürecin uzamasına ve aksamasına yol açabilir.
Avukat Sema Tamus Aktaş
Tamus Aktaş Hukuk Bürosu
Mersin Avukat ve Hukuki Danışmanlık.